sabah, öğle, akşam ve gece...


Tek derdim içmekti. Odaklanmıştım bu işe. Sabah, öğle, akşam ve gece hep içiyordum bu aralar. Ama çoğu zaman sabahı es geçmek zorunda kalıyordum. Kalkamıyordum o saatlerde. Diğerleri yetiyordu zaten. Öğlen içtiğimde ayıldığımı hissediyordum. Güne içerek başlamak içindeki boşluğu dolduruyordu insanın. Kendime geliyordum. Seni bir hedefe yönlendiriyordu. Amaç sahibi oluyordun. Benim amacım akşamda içebilmek oluyordu genelde. Güzel bir duyguydu bu. Akşamın bir işlevi vardı benim için. Akşam içişleri geceye hazırlık oluyordu. Yararlı bir saat dilimiydi gene. Ama en çok gece içişlerini seviyordum. Çünkü zirveye çıkmamı sağlıyordu. Zirveye çıkınca kusuyordum genelde. Bazen bir çöp bidonuna, bazen çimlere, bazen de kâğıda kusuyordum. Varoluşumun gereksizliğini kusuyordum. Her halikurda rahatlıyordum. İnanmıyordum hiçbir şeye. Tanrıya inanmıyordum. Çünkü benim tanrım gündüzümü aydınlatan güneşti. İçimi ısıtıyordu en azından. Tanrı beni yaratıp ortada bırakmıştı. Ama güneş öyle yapmamıştı. Sadıktı bana. Her gün ısıtsa da ısıtmasa da orda olduğunu bana gösteriyordu. Tam tepemdeydi. Diğer bir tanrım ise gece doğan aydı. Güneşten nöbeti devralıp gecemi aydınlatıyordu. Seviyordum tanrılarımı. 4.5 milyar yıl sonra tanrımın ölmesi sikimde değildi. Şu an önemliydi benim için. İçinde bulunduğum an sadece. Bazı zamanlar zirvedeyken orospu çocuğunun teki çıkıp kahve içirmeye kalkışırdı bana. Kahve içmek ayık adamların işiydi. Zirvedeki bir adama kahve içirmek onu öldürmekle eş anlamlıydı benim için. İlham perilerimi öldürdüklerinin farkında değillerdi. Beni ben yapan düşünceleri öldürüyorlardı. O an şunu söylüyorum kendime.

”gündüz, etrafında bu kadar hastalıklı insan varken zirvede de olsan dipte de olsan hayatın gerçeklerinden kaçamazsın. ”

@Gündüz DOĞANAY

1 yorumlar:

Anonymous Adsız said...

dostum tebrikler.sen sadece kelimelerle aranı düzeltmemişsin,çok güzel oynamışsın onlarla.tasvirlerin orjinal.böyle devam et...

12:24 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home