safari...

Sıcaktı. Odanın içinde durulmuyordu. Otelin barına inmeye karar verdim. Üzerime bir şeyler giyip aşağıya indim. Otelin barı boştu hemen hemen. Karanlık ve sükûnet hâkimdi bara. Bir tek barın üstündeki lamba yanıyordu. Arkadaki masaların birinde bir hatun oturuyordu. Yanında da otel çalışanlarından üç tane genç vardı. Çalışanların birçoğu lise öğrencisiydi. Barmen de öyleydi.
“votka limon” dedim barmene. Barmen bu konuda tecrübesizdi. Ne kadar votka koyayım diye bana sordu. Bende bardağın yarısından fazlasına votka koymasını söyledim. İçimden gene şanslı günümdeyim diye düşündüm. İkinci votkamı diplediğim sırada otel yöneticilerinden biri geldi bara. Hemen sorgulama başlamıştı.
“Nerden geliyorsunuz?”
“İstanbul.”
“ Ne işle meşgulsünüz?”
“ Serbest meslek.”
Bunun gibi birçok saçma sapan soru sordu. Ben de tüm sabrımla sorularını cevaplamaya çalıştım. Sinir bozucu bir durumdu. Bir süre sonra masada oturan hatunda katılmıştı sözde muhabbetimize. Hollanda’da yaşıyordu. Erkek arkadaşıyla gelmişlerdi. Ama orospu çocuğu kendisine çok güvenme hatasına düşmüş. Ne kadar tehlikeli bir türle oyun oynadığının farkına bile varamamıştı. Dolayısıyla tatilinin üçüncü gününde tekmeyi yemişti. Kaçınılmaz son. Yaşına ve yapısına göre çok toy bir hatundu. Ama yok etme içgüdüsü genlerinde vardı bu türün. Otel görevlisinin konuşmalarından onun da türün başka bir örneği tarafından aynı akıbete uğratıldığını anlamıştım. Ne kadar çok kaybeden vardı bu dünyada. Ne kadar kolay kanıyorduk bu türe. Hayatımıza girip her şeyi berbat ediyorlardı o sevimlilikleriyle. Mutlu olduğumuzu hissettiğimiz zaman aslında dibe batıyorduk ama bunun farkına varamayacak kadar aptal bir sarhoşluk içindeydik. Ne kadar severseniz sevin ya da şefkat ve ilgi gösterin zamanı geldiğinde onlar tarafından parçalanmaktan kurtulamazsınız. Bir aslan yavrusundan hiçbir farkı yoktu onların. Onlar vahşi hayvanlardı biz ise aptal bir iyimserlikle donatılmış hayvanlardık. Onları evcilleştirebileceğimiz yanılgısına düşüyorduk her zaman. Onlar da doğal olanı yapıp işimizi bitiriyorlardı.

Onları dinlemekten sıkılmıştım. Son votkamı da dipleyip odama çıkıp uyudum. Öğlene doğru uyandım. Kahvaltı ettikten sonra üzerimi değiştirip havuza indim. Hollandalı hatunda ordaydı. Uzun boylu ve iri yapılıydı. Pek güzel sayılmazdı. Yakınlarındaki bir şezlonga eşyalarımı yığdım. Dün geceden bahsetti biraz. Evet diye geçiştirdim sözlerini. Gözüm lobideki camekana takıldı. Otelin aşçısı bizi dikizliyordu. Akşam barda takılalım dedi bana. Bende 12’den önce gelemem güzelim dedim. Ben de o saatten sonra gelemem dedi camekâna bakarak. Aşçının gözlüklerinin parıltısını gördüm. Yeni bir safari başlamıştı. Ama ben buna katılmayacaktım…

0 yorumlar:

Yorum Gönder

<< Home