Bilinmezlik!



Sisli bir gecede yürüyordum.
Önümde uçsuz bucaksız bir karanlık vardı ve bilinmezlik kokusu her tarafı sarmıştı.
Üzerime sinmişti bu koku.
Hatta içimdeydi.
Bunu fark etmek sarsmıştı beni.
Ama hemen adapte olmuştum bu duruma.
Yürümeye devam ettim. Ama korkusuzca değildi yürüyüşüm.
Tedirgindim.
Her an sağımdan biri çıkıp beynimi dağıtabilirdi.
Burnumun ucunu bile göremiyordum.
Tekel bayisinin tabelasını görünce rahatladım.
İşte sığınılabilecek bir yer!
Karanlıkta ışıl ışıl parlıyordu.
Tekel bayileri ya da neon ışıklı bar tabelaları rahatlatıyorlardı beni.
Bir sonraki durak için güç veriyorlardı bana.
İçlerinde ki güç beni yenilmez yapıyordu.
Hayata karşı şansım eşitleniyordu.
En az onun kadar bilinmez oluyordum.
Artık onun benden korkması gerekiyordu.
2 şişe kırmızı şarap ve cila için birkaç bira aldıktan sonra gene bilinmezliğin içerisinde yola koyuldum.
Ne tarafa gittiğimin önemi yoktu.
Hangi yöne gidersem gideyim varacağım yer benim için kaçınılmazdı.
Önemli olan varacağım yerde ne hissedeceğimdi.