İşkence aleti

Zamandı bizi yukarıya çıkartan veya dibe batıran.
Bazen acılarımızı unutturan bazen de çarmıhta ki İsa misali acı çekmemizi sağlayan.
Tanrı tarafından üzerimize salınmış bir lanetti aslında.
Öyle bir lanet ki bu akmasını istediğinizde akmayan, akmasını istemediğiniz de ise ışık hızıyla ilerleyen.
Ona ayak uydurmak imkânsızdı.
Hem gülen hem de her ısırığında hayatımızdan koca bir parça koparan bir sırtlan gibiydi.
Vahşiydi.
Sayısız leşi vardı.
Bende o leşler arasında yerimi ayırtmıştım.
Kokan ve çürüyen bir madde olmak gene de beni pek heyecanlandırmıyordu.
Beni asıl heyecanlandıran Tanrının bu işkence aletinin cenderesinde olmaktı.

yorgunluk.

Yorgundum.
12 rauntluk bir dövüşten çıkmış bir boksör gibi hissediyordum.
Zor duruyordum ayakta.
Bir şarkı, bir film, bir tarihi eser, bir sanat eseri,
Sanat eseri olmayan herhangi bir şey, hiçbir şey,
Umudu olan insanlar, umutsuz insanlar, bir kadın veya niçin kavga ettiğim hakkında bile düşünmek istemiyordum.
Gereksizdi bu.
Kazananı belli bir oyunu oynuyordum ve bunu düşünmek acı veriyordu.
Çok yorulmuştum.
Sadece tekilanın yakıcılığını,
Votkanın sertliğini,
Şendinin tatlığını,
Veya şarabın doğallığının ve asaletinin içime akmasını istiyordum.
Bu boktan hayatı düşünmekten vazgeçebilmek ve yorgunluğumu
Unutabilmek için.

tren rayları...

Hayatımda sadece bir kişiyi önemsedim.
O da bana yamuk yapmıştı.
O zaman anlamıştım kendinden ödün vermeninin ne denli yanlış olduğunu.
Sahip çıkmalıydık bizi biz yapan düşüncelere.
Yoksa kendimizi kaybediyorduk.
Ne olduğumuzu ve nerde olduğumuzu hatırlayamıyorduk.
Kendimizi kandırmaya başlıyorduk bu durumdan kurtulmak için.
Ben nihilizme ve paralel evren teorisine inanmaya başlamıştım.
İronik bir durumdu benim için.
Hiçliğe inanıyordum. Hiçbir şeyin önemi yoktu benim için.
Aynı zaman da paralel evrenlere inanıyordum.
Her tercihimde içinde bulunduğum tarih farklı bir raya sapıyordu.
Geçmişim geride kalıyordu. Ama artık geride bıraktığım bir geçmiş gibi değildi.
Başkalaşmıştı geçmişim. Aynı geleceğim gibi.
Ben de başkalaşmıştım.
Önemsemiyordum hiçbir şeyi.
Sadece hayatta kalmaya çalışıyordum.
Tren raylarının makasları arasında…